Göründüğü Kadar Gerçek

Geçiştirmek.. aslında hepimizin zaman deposu. Genellikle de verdiği zamanı mağlubiyetle telafi etmesini biliyor hain zaman. Körleştirmek için yaratılmıştır sanki geçiştirmek. Üstelik inanırız da “sonra” yapacağımıza. Her şeyden önce, kendimizi ikna edebilmişizdir. Her şey göründüğü kadar gerçektir, ne önce, ne sonra. Tam o anda.

182H

Beklentilerimizi derin bir uykuya yatırmış olmaz mıyız erteleyerek? Göründüğü gibi değil de, gördüğümüz gibi olmasını sağlarız kendimize. Siyah beyaz çevremizi, renkli gözlüklerimizin renklendirdiğini sanırız belki. Geçiştirdiğimiz her şeyi sonradan birikmiş olarak getiririz önümüze. Onlarca sorun eklenmiş, binlerce duygu yüklenmiş.

O gördüğümüz derin rüyalardan uyanmanın tam vakti. Her şeyi tük çıplaklığıyla görüp, gerçekçi adımlar atılmalı. Siz affetseniz bile kendinizi, zaman affetmiyor. Ertelemediğiniz şeyleri zorla yapıyor olabilirsiniz. Zorla yaptığınız şeyi yaptıktan sonra bir kağıt kalem alın ve onu neden yapmak istemediğinizi, onun yerine neler yapmak istediğinizi yazın ama sadece yazın. Bazen çile çekmek gerekiyor, kendin olana kadar.

Tam Şuramda

Hep bir sızı var tam şuramda, evet tam orada. Zaman zaman üstünü binlerce kat hislerle örtsem de yine yalnız olduğum zaman tüm çıplaklığıyla yeniden hissediyorum. Her şeyin iyi olduğu zamanları hatırladıkça ne kadar da görmezden geldiğimin farkına varıyorum, üstelik her şey apaçık ortadayken. Durgun sularda yüzen köpek balığı gibi, buralara ait değilmişim gibi.

photo-1437418747212-8d9709afab22

İçtiğimden mi aklıma geliyor yoksa aklıma geldiği için mi içiyorum, bilmiyorum. Bazen bir Neşet Ertaş türküsünde buluyorum kendimi. Bazen soğuk esen rüzgarın vızıltısında. Her şeyin anahtarı olan kelimeler bile kifayetsiz kalıyor, hepsi birer birer boyun eğiyorlar. “Sen de haklısın” der gibi.

Gaz halindeki atomlar gibi bu hislerde. Senin her anında o ana kılıf bulup geliyor sana. En mutlu gününde bile. Dışarıdan bana yöneltilen “eyvah eyvah” seslerini duymuyor değilim, farkındayım.

Kimsenin yerinde olmadan onun gibi düşünmeye çalışmayın. Başaramamanız bir tarafa, onun gibi hissediyorum gibi bir yanlışlığa düşersiniz. Ve bir gün onun yaşadıklarını yaşadığınız zaman gerçekten aslında hiçbir zaman onun gibi hissetmediğinizin farkına varırsınız.

Geri dönüşümsüz birikiyor kalbimin artıkları yüreğimde…

Olması Değil Olduktan Sonrası

Planlar… ah o planlarımız yok mu… zaten tek sorun o planlarımız ve ardından gelen eylemsizlik değil mi? “Evet bunu yapacağız, yarın haberleşiriz.” Ve yarın olur, sadece olduğuyla kalır.

202H

Bazen biraz daha ileri gidip planımızın ilk adımını atarız ve az da olsa motive oluruz. Bakarız ki planımızın aslında bizim için en önemli adımı olan ilkini gerçekleştirmemize rağmen henüz hiçbir varlık hissi göstermemişiz. Yaptığımız şeyin kimse farkına varmaz, okunmaz veya görülmez. Olduğumuz motivasyonu bununla değişerek yine nötr oluruz.

Büyük adamların hayatına baktığımız zaman onların da bu durumları yaşadığını görürüz. Fakat onların bizlerden farkı bizim ilk hamleden sonraki değiş tokuşumuzu onlar yapmazlar. Ellerindeki motivasyonu koruyarak daha ilerisi için bir destek oluştururlar. Bizlerse hep ilk adımın bizlere şöhret getirmesini bekleriz, yanılıyoruz.

İş hayatından konuyu çok hızlı saptırmış gibi olacak ama aşk hayatlarımıza da geçmek istiyorum. Çok sevip elde etmeden önce her şey mükemmel. Kendimizi tam anlamıyla aşık hissediyoruz. Fakat şans eseri bu ilişki olursa bir süre sonra da plansızlıktan monotonlaşıyoruz ve zamanında o çok sevdiklerimize elveda diyoruz. Bunun adı da plansızlık.

196H

Dolaylı olarak bir çok eksiğimizi gösteriyor bu tutarsızlıklarımız. Örneğin sabır. Plan yapmanın daha doğrusu başarılı bir plan yapmanın olmazsa olmazlarından birisidir sabır. Plan esnasında ve sonrasında gerekli olan en önemli elementtir aslında. Ayrıca plansızlık esnasında da işe yarar. Aşk hayatımızdan verdiğim örnek gibi.

Yapamayacağımız planlar hayatımızda yapacağımız diğer şeyler için de büyük hayal kırıklıkları yaratır, motivasyonumuzu çürütür. Gerekirse ufak ufak plan yaparak başlamalıyız. Bunların her birini gerçekleştirdikçe kendimizde daha büyük planlar için motivasyon kesinlikle bulacağız. Aynı zamanda tecrübe edinmiş olacağız.

road-map-clip-art3

Değineceğim son bir konu da yol haritası mevzusu. Belki size zor veya basit bir şey gibi gelebilir ama gerçekten yaptığınız planlarda bir yol haritası belirlerseniz bugüne kadar neleri kaçırdığınızın farkına varacaksınız. Planlarınızı yaparken kendinize en uygun yol haritasını çizerek motivasyonunuzu koruyabilir ve gelecek motivasyon paketleri için kendinize yer açabilirsiniz.

İyi bir plan, sabır ve yol haritası elementlerini birleştirdikten sonra başaramayacağımız şey yok. Unutmayalım ki motivasyon bizim anahtarımız. Onu korumak için savaşmalıyız. Bunu başarıyla yaptıktan sonra gerisi gelecektir.

En Köşedekiler

Asla kendi gibi olamayanlar… en köşedekilerdir. Kendi olduğu zaman toplum onu yok sayar, bir manada dışlar. Bu yüzden her zaman topluma ayak uydurmaya çalışır… zorla gülümsemeler, ağızdan zorla çıkan “aynen” kelimeleri…

sefa

Hep daha fazlasını istemez en köşedekiler. Hep kendi olmayı isterler, insanların bunu kabullenmesini de tabii ki. Maalesef bu olmaz. İnsanların içinde varlığını sürdürebilmesi için samimiyetsiz gülüşler sergilemesi gerekir, zerre gülünç olmayan bir şeyde kahkahalara boğulması gerekir.

Tek istedikleri kendi olabildikleri insanları, yerleri veya her neyse onu bulmalarıdır. Çünkü onların en ihtiyacı olan şey, kendi olabilmektir. “Kendimim ben!” diyen kaç kişi acaba kendi olmuştur? Yalnızlık belki kendin olabilmek için çözüm ama maalesef kısa süreli. boy-alone-darkness-1920x1080

Bir eş cinsel düşünün ki sevgilisi olup olmaması düşünmeden önce içinde bulunduğu toplumu düşünmek zorunda. Ancak, kendi olabilen insanların yanında kendiniz olabilirsiniz. Sanırım kendimiz olmak da birbirimiz yüzünden zor.

Üzerinden daha örnek verdiğim yazar José Saramago’nun Körlük kitabının son cümlelerinden alıntı yaparak yazımı bitiriyorum, sağlıcakla kalın…

Neden kör olduk biliyor musun? Bunun nedeni belki bir gün keşfedilir ama sonradan kör olduğumuzu düşünmüyorum. Biz zaten kördük, gördüğü halde görmeyen körler…

Doğru iletişim için Neler Yapılmaldır?

Dünya’yı kurtardığım bir yazımın daha başlangıcındayım :).

Mükemmel bir insan olmadığım kesin fakat iletişim konusunda kendi içimde hemen hemen sorunsuz yaşıyorum diyebilriim. Tabii henüz karşılaştığım insan türleri için geçerli. Daha görmediğim yüzlerce insan çeşidi benim kendimi bu konuda geliştirmem için bir köşede bekliyorlar.

165H

Kendimden bir örnekle başlayayım. Yakınlık derecemizin fazlaca olmasına rağmen “uzak” olduğumuz bir akrabamız vardı. Yıllardır o kadar yakınlığımıza rağmen bir o kadar da uzaktık. Açıkçası bu durum onlara sevgimi azaltmıyordu ama ailem de böyle düşünsün istiyordum, taki son zamanlar daha fazlasını isteyene kadar. Velhasıl derken birgün bize geldiler ve ailem inanamadığım bir şekilde sanki geçmişi yok saymış, her şeye yeniden başlamıştı. Yeniden başlayıp başlamamak kişisen kişiye değişir fakat “doğru zamanda” birtakım şeyleri yoksayabilmek, iletişimin altın kurallarından biridir. 😉

Bazı konularda karşı tarafın bizimkilerden farklı düşündüğünü biliyordum. Bizimkileri bu farklılık rahatsız ediyordu. Fakat o gün karşı tarafın fikirlerini rahatça açıklayıp üzerinde yorumlar yapabilmesi ve daha önemlisi bizimkilerin sakince dinleyip onların da kendi ideolojilerine göre doğru buldukları fikirlerin olabileceğini söylemesi, benim için iki aylık mutluluk kaynağıydı.

Elbette doğru bir iletişim için sadece bunlar yeterli değil fakat öncelik olarak bunları kullanmamız hepimiz için ilk adım olarak doğru bir başlangıç olacaktır.

Babalarımız ve Biz

Yazıma ilk olarak Amerikalı bir köşe yazarı olan Ann Landers’ın bir tespitiyle başlamak istiyorum.

4 yaş: Babam her şeyi bilir.
5 yaş: Babam çok şeyi biliyor.
6 yaş: Benim babam, senin babandan daha çok şey biliyor.
8 yaş: Babam her şeyi bilmiyor olabilir.
10 yaş: Babamın gençliğinde her şey çok farklıymış.
12 yaş: Aslında, babam bu konuda hiçbir şey bilmiyor. Çocukluğunu anımsayamayacak kadar yaşlı.
14 yaş: Babama kulak asma, o artık çağ dışı kaldı.
21 yaş: Babam mı? Aman Tanrım! o hiçbir işe yaramaz
25 yaş: Babam bu konuda az da olsa bir şeyler biliyor. Ama o yaştaki insanın bu konuda bir şeyler bilmesi normal zaten.
30 yaş: Bu konuda babamın fikrini alsak iyi olur. O kadar deneyimli ki!
35 yaş: Babama sormadan hiçbir şey yapmasam iyi olacak.
40 yaş: Acaba babam bu konunun nasıl üstesinden gelirdi? Ne kadar akıllı ve deneyimli bir insandı.
50 yaş: Babamın yanımda olması ve bu konu hakkında fikir vermesini ne kadar çok isterdim. Onun ne kadar akıllı olduğunu hiç taktir etmemişim. Ondan çok şey öğrenebilirdim.

597670

Babamla aram kendimi bildim bileli hiç iyi olmadı. Tam iyi oldu derken hep pürüzlere takıldık. Her şeyin bir çözümü olduğuna inanan ben, henüz buna çözüm bulamamıştım. Tabii ki şu son zamanlara kadar…

Döveni, hiç dövmeyeni, bağıranı, umursamayanı gibi yüzlerce çeşit baba türü var. Eğer babanız sizi çok seviyorsa ve siz buna inanıyorsanız ilk doğru adım atılmış demektir. Aslında ikinci ve ardından birkaç adım daha yazmayı planlıyordum fakat bu işin iki adımı var. İkinci ve son adımı ise, babanızda yanlış bulduğunuz (bu her şey olabilir. Size karşı tavırları, ortam içindeki hareketleri vs vs.) halleri alttan almak. Evde veya dışarıda yeri geldiğinde siz baba olup durumu toparlayın. Tabii ki bunu babanızın yüzüne vurarak değil.

Bir önerim de şu: doğru zamanda babanızla iletişime geçin. Burada doğru zaman kavramı çok önemli. Babanızı tanıyorsunuz ve buna göre o doğru zamanı ayarlayıp ilk olarak yüzeysel konulardan, sonrasında ise hiç konuşmadığınız konulardan konuşabilirsiniz. Son bir tavsiyem de babanızla vakit geçirin. Kesinlikle bunu yapın. Misal veriyorum köy derneğine gidiyor fakat siz evdeki veya dışarıdaki herhangi bir şeyleri bırakamıyorsunuz değil mi? Bırakın. Gerekirse kendinizi zorla çağırın.

İslam’ın Asıl Şövalyeleri: Bayramlar

Günümüzde herkes toplum içerisinde birçok sıkıntının peydah olduğundan şikayetçi. Çoğu ortamda bunlar dile getirilseler de aslında sadece dilde kalıyor. Artık bunu fark eden insanlar da ne konuşmaya ne de çözüm yolu bulmak için kafa patlatmaya yanaşmıyor. Bir tek unsur hariç; bayramlar..

56H

Eski çınarlar sayesinde baba dedeye nezaketen bayram kurallarına uyuyor, çocuk da babaya nezaketen.. Toplumumuz ne kadar “yozlaşmış” olsa da, her şey ne kadar çığırından çıkmış olsa da söz konusu bayramlar olunca herkesin kendi hayatında istisna yaratma vakti geliyor. Tabii çınarlarımız kesilene kadar.

Bu doğrultuda düşünürsek aslında en azından Türkiye’de İslam’ı ayakta tutan en büyük unsur bayramlardır. Tabii dolaylı olarak da İslam geleneğini sonuna kadar yansıtan ve çocuklarını bu terbiyeyle yetiştiren büyüklerimiz.

Ufak bir örnek verecek olursak, bayram namazlarında camiiler dolup taşar. Namazdan sonra ev gezmesine çıkacak olan da vardır o camiide, ev gezmesine, el öpmesine çıkması gerektiği halde eğlenceye dalan da. Ama ortak noktaları bayram sabahı kılınan bayram namazlarıdır.  Bu yılda çok az sayıda da meydana gelse uzunca bir süre etkisini korumaya devam etmektedir.

Dinginlik İçerisinde Yoğunluk

Arabalar, evler, oyuncaklar, oyunlar, çalışma alanları ve en önemlisi insanlar, hepsi şehirdeler. Her şey onlarla güzel fakat o gürültü ve “kalabalık”, bunların hepsini anlamsız kılıyor. Gereksiz yorgunluklar, anlamı olmayan can sıkıntıları ve boşluk hissi. Sanırım bunca gürültüde insanın kendisini unutmasına neden oluyor. Çoğumuz maskelerimizle çalışıyor, maskelerimizle dışarıda “hayat” buluyoruz.

doğaarabacocuk

Herkesin bize baktığını sanarak maskelerimizle en iyi görünmeye çalışmak, aslında bizi seven ender varlıklarından biri olan doğayı unutmamıza neden olmuyor mu? İnsanlar bizi umursamıyor, az önce başımıza gelen o kötü şeyin nedenini çok merak etmiyorlar. Bize karşılıksız hizmet sunabilecek iki varlık var bu hayatta. Birincisi annemiz, ikincisi ise doğa.

Gün içerisinde çok kez ateşle karşılaşırız. Kahvemizin suyu ısınırken, yemeklerimiz pişerken vs vs.. Lakin doğada yaşamadığım için ateşin hayatımızda bu denli yeri olduğunu farkına varamamıştım, ta ki bugüne kadar. NTV yayınlarının hazırladığı “Doğada Tek Başına” belgeselinin ilk bölümünde aslında ateş yakmayı biliyorsak ve gerekli parçalar elimizde varsa, hayatımızı sürdürmek için neredeyse her şeyimizin olduğundan bahsediyordu. Düşünsenize ateş yakmayı ve gerekli parçaları bırak, biz neler istiyoruz güya hayatta kalmak için.

doğa

Doğa, herkes için değildir. Düşünsene herkes doğada yaşıyor o zaman bir anlamı kalır mı bu dinginlik içerinde yoğunluğun? Doğa, hak edenlerin dünyadaki cennetidir. Cehennemlikler, asla bununla tanışamayacaklar. Zaten herkes de doğada yapamaz. Sistemlerim bizlere yüklediği bunca sorumluluk varken, kolay kolay bırakamayız.

Çocuk Yaşıtlarım

Fenerbahçe RvP’yi almış, Antalyaspor’un forvet oyuncusu bir zamanların yıldızı Eto’o, ben  de gelmiş burada çocuk yaşıtlarımdan bahsediyorum. Dikkat çekmiyor oluşu aşikar. Ama umarım bir şeyler becerir de bu ayırdığınız vakti dolu dolu geçirmenizi sağlayabilirim.

1060420575_1f6c4b04ecZamanımız, çocuk yaştakilere hiç acımayacak kadar pervasız geçiyor. En duyarlımız bile farkında olmadan “eziyor”. Yaşlarında çocuklar yetiştiremiyoruz, hep daha yorgun, hep daha üzgün.. Kötü görmekten, iyi tanıyamayan çocuklarımız var bizim, ağlaya ağlaya gülmek için kasları henüz oluşmamış çocuklar.. Gülmek yerine sadece “anlamsızca” bakıyorlar.

Bazen insanlar çocuklara yapılan istismar ve haksızlıklardan dolayı ideolojilerinden, dinlerinden veya inandıkları inançtan vazgeçiyorlar. Çünkü tüm insanların ortak bir noktası da hepimizin en başta çocuk oluyor oluşu.  “Büyük adamların” verdiği kararlar(savaş, göç vb) onların o kuş kadar omuzlarına kalıyor. Kimisi baba şeftaki olmadığından şefkatsiz evlatlar yetiştiriyor, kimisi annesini yitirdiği savaşın ardından kendi içinde savaşa giriyor..

ortadogu-cocuk-ve-savas

Bir zamanlar içlerinden su çıkan plastik silahların, tüm her şeyini yok edeceğini nereden bilebilirdi ki..

Merhaba arkadaşlar (:

Daha önce birkaç blog servisinde elimden geldiğince bulunmaya çalıştım fakat son durağım burası gibi görünüyor. Çok ısındım gerçekten buraya, umarım uzun zaman birlikte zaman geçirme fırsatı buluruz.

Hepinize hayal ettiklerinizin en iyisini yolluyorumm (: